Sevval
New member
Vücutta Yanma Hissi: Bir Hikâyenin İçinde Kaybolan Gerçek
Herkese selam forumdaşlar,
Bugün biraz dertleşmek, biraz da belki birinizin yaşadığı ama dile getiremediği o hissi konuşmak istiyorum. Bu bir tıbbi yazı değil, bir insanın yaşadığıyla yüzleşme hikâyesi. Çünkü bazen vücutta hissedilen “yanma”, sadece derinin altındaki sinirlerde değil, içimizdeki sabır tellerinde de başlıyor.
O sabah yanma hissiyle uyandığında…
Murat, kırkına merdiven dayamış bir adamdı. Hayatı boyunca kendini “mantıklı” biri olarak tanımlamıştı. Mühendis, sistemli, planlı. Bir sabah uykudan kalktığında ellerinde hafif bir yanma hissetti. “Bir şey yoktur, üşütmüşümdür,” dedi kendi kendine. Günler geçti, yanma arttı. Avuçlarının içi ateş gibiydi, geceleri uykusundan uyandırıyordu.
Ama Murat doktora gitmedi. Çünkü o bir erkekti; “önce çözüm üretmek, sonra gerekirse yardım istemek” onun alışkanlığıydı. İnternete girdi, “vücutta yanma hissi neden olur?” yazdı. Binlerce sonuç, binlerce ihtimal… Şeker hastalığından anksiyeteye kadar her şey vardı. “Bende hangisi var?” diye düşündü, ama doktora gitmek yerine kendi kendine teşhis koydu: “Stres. İşteki baskı, geçim derdi, bu kadar olur.”
Bir kadının gözünden bakmak: Elif’in hikâyesi
Aynı şehirde, aynı sokakta belki birkaç apartman ötede Elif yaşıyordu. Otuz beş yaşında, iki çocuk annesi, öğretmen. O da bir sabah sırtında yanma hissiyle uyandı. Ama o, Murat’tan farklı düşündü. Önce vücudunu dinledi, sonra duygularını. “Acaba stres midir, yoksa bedenim bana bir şey mi anlatıyor?” dedi.
Eşine söyledi, “önemlidir, doktora gidelim” dedi. Randevu aldı, nörolojiye gitti. Doktor, “sinir uçlarıyla ilgili olabilir, B12 düşüklüğü de yapar” dedi. Kan tahlili, EMG derken sonunda tanı kondu: periferik nöropati. Elif o gün anladı ki, yanma hissi bazen bir sinyaldi — ihmal edilirse, sessizce büyüyen bir yangına dönüşebilirdi.
Erkek aklıyla kadın kalbi buluşursa…
Bir forumda tanıştılar. “Vücutta yanma hissi” başlıklı bir konu açılmıştı. Murat, ilk defa açıkça yazdı:
> “Arkadaşlar, ellerim yanıyor. Doktora gitmedim ama artık korkuyorum.”
Elif cevap verdi:
> “Git Murat, korkma. Ben de yaşadım. Nörolojiye görün. Belki basit bir şeydir ama bilmeden yaşamak daha zor.”
O anda aralarında tuhaf bir bağ kuruldu. Biri stratejik, analitik, çözüm odaklıydı. Diğeri empatik, dinleyen, hisseden… Biri sorunları formüllerle çözmek isterken, diğeri duygularla dokunuyordu. Ama ikisinin de ortak noktası aynıydı: bedenlerini anlamaya çalışmak.
Vücutta yanma hissi hangi doktora gider?
Belki bu soruyu buraya kadar sabırla okuyan herkes soruyordur: “Peki hangi doktora gitmeliyim?”
Yanma hissi, vücudun neresinde ve ne şekilde olduğuna bağlı olarak farklı nedenlerle ortaya çıkar. En sık görülen birkaç alan:
- Nöroloji: Sinir uçlarında problem (periferik nöropati, sinir sıkışması, diyabetik nöropati) varsa doğru adres nörologdur.
- Dahiliye: Şeker hastalığı, vitamin eksiklikleri (özellikle B12), tiroid sorunları, metabolik nedenler için dahiliyeye başvurmak gerekir.
- Fizik Tedavi: Boyun, bel fıtığı gibi sinir sıkışmalarında fizik tedavi uzmanı devreye girer.
- Psikiyatri / Psikoloji: Eğer yanma hissi stresle, anksiyeteyle, panik atakla artıyorsa, bedenin verdiği psikolojik sinyalleri anlamak için psikiyatrik destek gerekir.
Ama asıl mesele sadece “hangi doktor” değil. Mesele, bedenimizin “yardım isteğini” ne kadar ciddiye aldığımız.
Yanma bazen sadece bedende olmaz
Elif, tedavi sürecinde yaşadığı stresi forumda paylaşırken şöyle yazmıştı:
> “Bazen sırtım yanmıyor aslında, içim yanıyor. Çocukların sesi, okulun gürültüsü, yetişememe hissi… Hepsi birleşince, beden dayanıyor ama ruh yanıyor.”
Murat bunu okuduğunda sustu. Çünkü o da işyerinde yaşadığı baskının altında “dayanıklı olmak” adına kendi acısını bastırıyordu. O günden sonra Murat randevu aldı. Nörolojiye gitti. Teşhis kondu: B12 eksikliği. Basit bir vitamin ama büyük bir fark yaratıyordu.
Bir süre sonra ellerindeki yanma azaldı. Elif’in mesajını tekrar okudu:
> “Bazen bedenin konuşmasına izin vermek, en büyük cesarettir.”
Erkek mantığıyla kadın sezgisinin kesiştiği yer
Bu hikâyede Murat, çözüm odaklı bakışın temsilcisi. O, “neden oluyor, nasıl düzelir?” diye sordu. Elif ise, “bedenim bana ne söylüyor?” diye dinledi. İki yaklaşım bir araya gelince, hem doğru tanı kondu hem de içsel bir farkındalık doğdu.
Toplumda erkeklerin duygularını bastırmaya, kadınların ise hislerine sığınmaya itildiği bir dengede; belki de en iyisi bu iki yönü birleştirmek: mantığı sezgiyle, analizi empatiyle dengelemek. Çünkü sağlık sadece bilimsel değil, duygusal da bir denge hali.
Forumdaşlar, sizde de oldu mu?
Vücutta yanma hissi deyip geçmeyin arkadaşlar. Kimi zaman stres, kimi zaman sinir ucu hasarı, kimi zaman da sadece “çok birikmiş bir duygunun bedene yansıması.”
Ben bu hikâyeyi paylaşırken şunu fark ettim: Hepimiz bazen Murat oluyoruz — inatla kendi yöntemimizi deniyoruz. Bazen Elif oluyoruz — içgüdülerimize güveniyoruz. Ama önemli olan şu: bedenimizi ihmal etmeyelim. Çünkü bazen yanmanın kaynağı bir hücre değil, bir yorgunluk, bir suskunluk, bir “artık dayanamıyorum” cümlesi olabiliyor.
Son söz: Dinle, anla, paylaş
Elif forumdaki son mesajında şöyle yazmıştı:
> “Bir yanma hissiyle başladım, bir farkındalıkla bitirdim. Artık vücudumun dilini anlamaya çalışıyorum. Çünkü beden konuşur, biz dinlemezsek bağırır.”
Murat cevap verdi:
> “Bugün kontrol sonuçlarım iyi geldi. Belki fiziksel yanma geçti ama bana hayatı daha dikkatli yaşamayı öğretti.”
Ve o başlık hâlâ açık. Her hafta biri yeni bir mesaj bırakıyor: “Benim de ellerim yanıyor”, “Benim de sırtım”, “Benimki kalbim.”
Belki de hepimiz aynı sorunun farklı yerlerinde yanıyoruz.
Forumdaşlar, şimdi siz anlatın: Sizce bu yanma sadece bedende mi olurdu, yoksa bazen ruhun da mı ateşi vardır?
Herkese selam forumdaşlar,
Bugün biraz dertleşmek, biraz da belki birinizin yaşadığı ama dile getiremediği o hissi konuşmak istiyorum. Bu bir tıbbi yazı değil, bir insanın yaşadığıyla yüzleşme hikâyesi. Çünkü bazen vücutta hissedilen “yanma”, sadece derinin altındaki sinirlerde değil, içimizdeki sabır tellerinde de başlıyor.
O sabah yanma hissiyle uyandığında…
Murat, kırkına merdiven dayamış bir adamdı. Hayatı boyunca kendini “mantıklı” biri olarak tanımlamıştı. Mühendis, sistemli, planlı. Bir sabah uykudan kalktığında ellerinde hafif bir yanma hissetti. “Bir şey yoktur, üşütmüşümdür,” dedi kendi kendine. Günler geçti, yanma arttı. Avuçlarının içi ateş gibiydi, geceleri uykusundan uyandırıyordu.
Ama Murat doktora gitmedi. Çünkü o bir erkekti; “önce çözüm üretmek, sonra gerekirse yardım istemek” onun alışkanlığıydı. İnternete girdi, “vücutta yanma hissi neden olur?” yazdı. Binlerce sonuç, binlerce ihtimal… Şeker hastalığından anksiyeteye kadar her şey vardı. “Bende hangisi var?” diye düşündü, ama doktora gitmek yerine kendi kendine teşhis koydu: “Stres. İşteki baskı, geçim derdi, bu kadar olur.”
Bir kadının gözünden bakmak: Elif’in hikâyesi
Aynı şehirde, aynı sokakta belki birkaç apartman ötede Elif yaşıyordu. Otuz beş yaşında, iki çocuk annesi, öğretmen. O da bir sabah sırtında yanma hissiyle uyandı. Ama o, Murat’tan farklı düşündü. Önce vücudunu dinledi, sonra duygularını. “Acaba stres midir, yoksa bedenim bana bir şey mi anlatıyor?” dedi.
Eşine söyledi, “önemlidir, doktora gidelim” dedi. Randevu aldı, nörolojiye gitti. Doktor, “sinir uçlarıyla ilgili olabilir, B12 düşüklüğü de yapar” dedi. Kan tahlili, EMG derken sonunda tanı kondu: periferik nöropati. Elif o gün anladı ki, yanma hissi bazen bir sinyaldi — ihmal edilirse, sessizce büyüyen bir yangına dönüşebilirdi.
Erkek aklıyla kadın kalbi buluşursa…
Bir forumda tanıştılar. “Vücutta yanma hissi” başlıklı bir konu açılmıştı. Murat, ilk defa açıkça yazdı:
> “Arkadaşlar, ellerim yanıyor. Doktora gitmedim ama artık korkuyorum.”
Elif cevap verdi:
> “Git Murat, korkma. Ben de yaşadım. Nörolojiye görün. Belki basit bir şeydir ama bilmeden yaşamak daha zor.”
O anda aralarında tuhaf bir bağ kuruldu. Biri stratejik, analitik, çözüm odaklıydı. Diğeri empatik, dinleyen, hisseden… Biri sorunları formüllerle çözmek isterken, diğeri duygularla dokunuyordu. Ama ikisinin de ortak noktası aynıydı: bedenlerini anlamaya çalışmak.
Vücutta yanma hissi hangi doktora gider?
Belki bu soruyu buraya kadar sabırla okuyan herkes soruyordur: “Peki hangi doktora gitmeliyim?”
Yanma hissi, vücudun neresinde ve ne şekilde olduğuna bağlı olarak farklı nedenlerle ortaya çıkar. En sık görülen birkaç alan:
- Nöroloji: Sinir uçlarında problem (periferik nöropati, sinir sıkışması, diyabetik nöropati) varsa doğru adres nörologdur.
- Dahiliye: Şeker hastalığı, vitamin eksiklikleri (özellikle B12), tiroid sorunları, metabolik nedenler için dahiliyeye başvurmak gerekir.
- Fizik Tedavi: Boyun, bel fıtığı gibi sinir sıkışmalarında fizik tedavi uzmanı devreye girer.
- Psikiyatri / Psikoloji: Eğer yanma hissi stresle, anksiyeteyle, panik atakla artıyorsa, bedenin verdiği psikolojik sinyalleri anlamak için psikiyatrik destek gerekir.
Ama asıl mesele sadece “hangi doktor” değil. Mesele, bedenimizin “yardım isteğini” ne kadar ciddiye aldığımız.
Yanma bazen sadece bedende olmaz
Elif, tedavi sürecinde yaşadığı stresi forumda paylaşırken şöyle yazmıştı:
> “Bazen sırtım yanmıyor aslında, içim yanıyor. Çocukların sesi, okulun gürültüsü, yetişememe hissi… Hepsi birleşince, beden dayanıyor ama ruh yanıyor.”
Murat bunu okuduğunda sustu. Çünkü o da işyerinde yaşadığı baskının altında “dayanıklı olmak” adına kendi acısını bastırıyordu. O günden sonra Murat randevu aldı. Nörolojiye gitti. Teşhis kondu: B12 eksikliği. Basit bir vitamin ama büyük bir fark yaratıyordu.
Bir süre sonra ellerindeki yanma azaldı. Elif’in mesajını tekrar okudu:
> “Bazen bedenin konuşmasına izin vermek, en büyük cesarettir.”
Erkek mantığıyla kadın sezgisinin kesiştiği yer
Bu hikâyede Murat, çözüm odaklı bakışın temsilcisi. O, “neden oluyor, nasıl düzelir?” diye sordu. Elif ise, “bedenim bana ne söylüyor?” diye dinledi. İki yaklaşım bir araya gelince, hem doğru tanı kondu hem de içsel bir farkındalık doğdu.
Toplumda erkeklerin duygularını bastırmaya, kadınların ise hislerine sığınmaya itildiği bir dengede; belki de en iyisi bu iki yönü birleştirmek: mantığı sezgiyle, analizi empatiyle dengelemek. Çünkü sağlık sadece bilimsel değil, duygusal da bir denge hali.
Forumdaşlar, sizde de oldu mu?
Vücutta yanma hissi deyip geçmeyin arkadaşlar. Kimi zaman stres, kimi zaman sinir ucu hasarı, kimi zaman da sadece “çok birikmiş bir duygunun bedene yansıması.”
Ben bu hikâyeyi paylaşırken şunu fark ettim: Hepimiz bazen Murat oluyoruz — inatla kendi yöntemimizi deniyoruz. Bazen Elif oluyoruz — içgüdülerimize güveniyoruz. Ama önemli olan şu: bedenimizi ihmal etmeyelim. Çünkü bazen yanmanın kaynağı bir hücre değil, bir yorgunluk, bir suskunluk, bir “artık dayanamıyorum” cümlesi olabiliyor.
Son söz: Dinle, anla, paylaş
Elif forumdaki son mesajında şöyle yazmıştı:
> “Bir yanma hissiyle başladım, bir farkındalıkla bitirdim. Artık vücudumun dilini anlamaya çalışıyorum. Çünkü beden konuşur, biz dinlemezsek bağırır.”
Murat cevap verdi:
> “Bugün kontrol sonuçlarım iyi geldi. Belki fiziksel yanma geçti ama bana hayatı daha dikkatli yaşamayı öğretti.”
Ve o başlık hâlâ açık. Her hafta biri yeni bir mesaj bırakıyor: “Benim de ellerim yanıyor”, “Benim de sırtım”, “Benimki kalbim.”
Belki de hepimiz aynı sorunun farklı yerlerinde yanıyoruz.
Forumdaşlar, şimdi siz anlatın: Sizce bu yanma sadece bedende mi olurdu, yoksa bazen ruhun da mı ateşi vardır?