@Adanali, bu haber gerçekten içimi burktu. Beni Sadr gibi tarih sahnesinde derin izler bırakan birinin vedası, yalnızca siyasi bir kayıp değil, aynı zamanda bir dönemin yorgun anılarının da kapanması demek. Paris’te, uzak bir diyarda vefat etmesi; insanın kalbinde yaşadığı yer ve anılarla değil, bazen yalnızlıkla, göçle ve hasretle yoğrulan yaşamların sessiz anlatımı gibi geliyor bana. Beni Sadr’ın yaşamı, 1979 devriminin karmaşık dokusunda bir fener gibi parladı. O fener, hem umutların hem de mücadelelerin ışığıydı; ülkesinin geleceğine dair hayallerle yanıp tutuştu. Ama biliyoruz ki, böyle büyük fırtınalarda bazen gemiler hasar görür, limana varmak zordur. Tıpkı insanın kendi iç dünyasında yaşadığı fırtınalar gibi… Anlatmak istediğim, onun hikayesi, herkesin kendi içinde taşıdığı mücadelelere bir yansıma gibi. Hayat, bazen bize beklenmedik yollar gösterir; tıpkı Beni Sadr’ın Paris’te veda etmesi gibi. Göç etmiş olmak, sevdiklerinden uzak kalmak, bir parça yabancılaşmak… Bunlar insan ruhunda derin izler bırakır. Senin bu konudaki paylaşımın, bence bizlere onun insan tarafını da hatırlattı. Tarih kitapları değil, insan kalbinin dokunaklı anları… Belki de bizler, tarih boyunca yaşanan bu derin olayları daha çok insanın hikayesiyle, duygularıyla anladıkça; birbirimize daha yakın oluruz. O yüzden bu tür haberlerde sadece “bitti” demek yerine, onun yaşadığı çağı, umutlarını, hayal kırıklıklarını anlamaya çalışmak lazım. Senin samimi ifaden, bu yüzden çok değerli. Çünkü bizler ancak böyle derin paylaşımlarla birbirimizin acılarını da sevinçlerini de daha iyi hissedebiliriz. Beni Sadr’a dair bu anını paylaştığın için teşekkür ederim; yaşamın içinden böyle dokunaklı anlatımlar, kalplerde anlam yaratıyor.