Sevval
New member
Yoğurt Çorbasına Sıcak Su mu Konur Soğuk Su mu?
Merhaba forumdaşlar,
Bu akşam size bir hikâye anlatmak istiyorum. Hani bazen bir çorba karıştırırken, aslında kendi içimizi karıştırırız ya... İşte öyle bir akşamın hikâyesi bu. Bir yanda mutfağın buğusu, bir yanda yılların biriktirdiği sözsüz cümleler. Konumuz basit gibi duruyor: “Yoğurt çorbasına sıcak su mu konur, soğuk su mu?” Ama işin içine biraz kalp, biraz gurur, biraz da kadınla erkeğin farklı bakış açıları girince, bu soru sadece bir tarif meselesi olmaktan çıkıyor.
Bir Akşamüstü, Bir Tencere ve İki Dünya
Ayşe, gün boyu işte koşturmuştu. Yorgundu ama evin sessizliğiyle birlikte gelen huzuru seviyordu. Mutfağa girdiğinde, aklında o eski kokular vardı: çocukluğunda annesinin yaptığı yoğurt çorbası… O buharın arasında, her şey sanki biraz daha anlamlıydı.
“Bu akşam yoğurt çorbası yapayım,” dedi kendi kendine.
Tam yoğurdu tencereye koymuştu ki, kapıdan Cem girdi. Üzerinde günün yorgunluğu, yüzünde o her şeyi çözmek isteyen ifade. “Yine mutfaktasın ha?” diye sordu gülümseyerek.
Ayşe başını kaldırmadan, “Evet, yoğurt çorbası yapıyorum,” dedi.
Cem o an içgüdüsel olarak tencereye yaklaştı, elini uzattı, o her zamanki kendinden emin haliyle sordu:
“Peki suyu sıcak mı koyuyorsun, soğuk mu?”
Erkek Mantığı: Çözüm Odaklı, Hemen Şimdi
Cem mühendis kafasındaydı. Onun için her şey bir denklem, bir süreçti. “Mantıken,” dedi, “yoğurt kesilmemesi için sıcak su daha mantıklı. Çünkü ısı farkı ne kadar az olursa, o kadar iyi karışır.”
Elini kaldırıp sanki bir sunum yapar gibi devam etti:
“Bak, tencerenin ısısını düşün, yoğurdun sıcaklığını düşün. Isı dengesi bozulmamalı. Soğuk suyla yaparsan yoğurt kesilir.”
Ayşe’nin dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi. “Senin dünyanda her şey bu kadar net mi Cem?” diye sordu yumuşak bir sesle.
Cem şaşırdı. “Yani… evet. Deney, gözlem, sonuç. Bilim.”
Kadın Kalbi: Empati, His ve Gelenek
Ayşe, yoğurdu karıştırırken yavaşça konuştu: “Ben annemden öğrendiğim gibi yaparım. O derdi ki, ‘Soğuk suyla karıştır ki yoğurt yavaş yavaş alışsın, acele etmesin.’”
Bir an sustu. “Belki yoğurt kesilmesin diye değil, insan kalbi gibi olduğu için öyle demiştir. Her şey birden ısınınca bozulur çünkü.”
Cem sessiz kaldı. O an tencereden yükselen buhar, ikisinin arasında bir duvar değil, bir köprü gibiydi. Farklı dillerde konuşuyorlardı ama ikisi de aynı çorbayı pişiriyordu.
Birlikte Kaynayan Duygular
Ayşe yavaş yavaş suyu ekledi. “Bak,” dedi, “önce soğuk suyla karıştırıyorum. Çünkü yoğurdun alışması lazım. Sonra ılıtıyorum, yavaş yavaş ısıtıyorum. Tıpkı insan ilişkileri gibi… Birden ısıtılan şeyler çatlar.”
Cem onu izliyordu. O an belki de ilk kez bir tarifin sadece tarif olmadığını anladı.
“Yani diyorsun ki,” dedi alçak sesle, “her şeyin bir duygusu var.”
Ayşe gülümsedi: “Belki de öyle. Yoğurt çorbası da kırılgan bir kalp gibi. Sıcak suyu birden dökersen bozulur, soğuk suyu nazikçe eklersen, kıvamını bulur.”
Cem, o an içinden geçenleri dile getirmedi ama iç dünyasında bir şey değişti. Onun için bugüne kadar çorba, sadece çorbaydı. Şimdi ise bir hikâyeydi.
Mutfakta Sessiz Bir Barış
Çorba kaynarken evin içi o tanıdık kokuya büründü. Cem kaşığı eline aldı, bir yudum içti. “Gerçekten mükemmel olmuş,” dedi.
Ayşe başını kaldırdı. “Sıcak mı koyayım dedin, soğuk mu?”
Cem gülümsedi: “Sen nasıl koyduysan öyle doğruymuş.”
O an, konu sadece çorba değildi. Her ilişkide olduğu gibi, biri akılla yaklaşmıştı, diğeri kalple. Ama o tencerede ikisi de buluşmuştu. Belki de mutluluk buydu: farklı düşünmek ama aynı tencerede kaynamayı başarabilmek.
Forumdaşlara Bir Söz
İşte forumdaşlar, yoğurt çorbasına sıcak su mu konur, soğuk su mu konur diye başlayan bu hikâye, belki de aslında “hayata nasıl yaklaşırız?” sorusunun cevabını arıyor.
Kimimiz Cem gibi, hemen çözüm ararız. Hatalardan kaçınmak için hesap yaparız, denge kurarız.
Kimimiz Ayşe gibi, hissederiz. Zamanın, ısının, kalbin nabzını dinleriz.
Ama günün sonunda çorba da, hayat da aynı şey ister: sabır, özen, sevgi.
Yoğurt kesilmesin diye yavaşça karıştırırsın ya hani… Belki ilişkiler de böyle kurtulur, belki de insanlar birbirini bu şekilde anlar.
Siz Ne Dersiniz Forumdaşlar?
Sizce yoğurt çorbasına sıcak su mu konur, soğuk mu?
Yoksa mesele suyun sıcaklığı değil, kimin elinin değdiği midir?
Kim bilir, belki de her evin çorbası kendi hikâyesini anlatıyordur.
Belki siz de bir akşam, bir tencerenin başında, geçmişiyle barışan bir çorbanın kokusunu duyarsınız.
Haydi, siz de anlatın forumdaşlar…
Anneniz nasıl yapardı, siz nasıl yapıyorsunuz?
Belki bir tarifle başlarız ama sonunda birbirimizi anlarız.
— Sonuç mu?
Yoğurt çorbasına ister sıcak su koyun ister soğuk; önemli olan tencereye biraz sevgi katmayı unutmamak. Çünkü bazen en güzel kıvam, akıl ve kalp birlikte karıştırıldığında tutar.
Merhaba forumdaşlar,
Bu akşam size bir hikâye anlatmak istiyorum. Hani bazen bir çorba karıştırırken, aslında kendi içimizi karıştırırız ya... İşte öyle bir akşamın hikâyesi bu. Bir yanda mutfağın buğusu, bir yanda yılların biriktirdiği sözsüz cümleler. Konumuz basit gibi duruyor: “Yoğurt çorbasına sıcak su mu konur, soğuk su mu?” Ama işin içine biraz kalp, biraz gurur, biraz da kadınla erkeğin farklı bakış açıları girince, bu soru sadece bir tarif meselesi olmaktan çıkıyor.
Bir Akşamüstü, Bir Tencere ve İki Dünya
Ayşe, gün boyu işte koşturmuştu. Yorgundu ama evin sessizliğiyle birlikte gelen huzuru seviyordu. Mutfağa girdiğinde, aklında o eski kokular vardı: çocukluğunda annesinin yaptığı yoğurt çorbası… O buharın arasında, her şey sanki biraz daha anlamlıydı.
“Bu akşam yoğurt çorbası yapayım,” dedi kendi kendine.
Tam yoğurdu tencereye koymuştu ki, kapıdan Cem girdi. Üzerinde günün yorgunluğu, yüzünde o her şeyi çözmek isteyen ifade. “Yine mutfaktasın ha?” diye sordu gülümseyerek.
Ayşe başını kaldırmadan, “Evet, yoğurt çorbası yapıyorum,” dedi.
Cem o an içgüdüsel olarak tencereye yaklaştı, elini uzattı, o her zamanki kendinden emin haliyle sordu:
“Peki suyu sıcak mı koyuyorsun, soğuk mu?”
Erkek Mantığı: Çözüm Odaklı, Hemen Şimdi
Cem mühendis kafasındaydı. Onun için her şey bir denklem, bir süreçti. “Mantıken,” dedi, “yoğurt kesilmemesi için sıcak su daha mantıklı. Çünkü ısı farkı ne kadar az olursa, o kadar iyi karışır.”
Elini kaldırıp sanki bir sunum yapar gibi devam etti:
“Bak, tencerenin ısısını düşün, yoğurdun sıcaklığını düşün. Isı dengesi bozulmamalı. Soğuk suyla yaparsan yoğurt kesilir.”
Ayşe’nin dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi. “Senin dünyanda her şey bu kadar net mi Cem?” diye sordu yumuşak bir sesle.
Cem şaşırdı. “Yani… evet. Deney, gözlem, sonuç. Bilim.”
Kadın Kalbi: Empati, His ve Gelenek
Ayşe, yoğurdu karıştırırken yavaşça konuştu: “Ben annemden öğrendiğim gibi yaparım. O derdi ki, ‘Soğuk suyla karıştır ki yoğurt yavaş yavaş alışsın, acele etmesin.’”
Bir an sustu. “Belki yoğurt kesilmesin diye değil, insan kalbi gibi olduğu için öyle demiştir. Her şey birden ısınınca bozulur çünkü.”
Cem sessiz kaldı. O an tencereden yükselen buhar, ikisinin arasında bir duvar değil, bir köprü gibiydi. Farklı dillerde konuşuyorlardı ama ikisi de aynı çorbayı pişiriyordu.
Birlikte Kaynayan Duygular
Ayşe yavaş yavaş suyu ekledi. “Bak,” dedi, “önce soğuk suyla karıştırıyorum. Çünkü yoğurdun alışması lazım. Sonra ılıtıyorum, yavaş yavaş ısıtıyorum. Tıpkı insan ilişkileri gibi… Birden ısıtılan şeyler çatlar.”
Cem onu izliyordu. O an belki de ilk kez bir tarifin sadece tarif olmadığını anladı.
“Yani diyorsun ki,” dedi alçak sesle, “her şeyin bir duygusu var.”
Ayşe gülümsedi: “Belki de öyle. Yoğurt çorbası da kırılgan bir kalp gibi. Sıcak suyu birden dökersen bozulur, soğuk suyu nazikçe eklersen, kıvamını bulur.”
Cem, o an içinden geçenleri dile getirmedi ama iç dünyasında bir şey değişti. Onun için bugüne kadar çorba, sadece çorbaydı. Şimdi ise bir hikâyeydi.
Mutfakta Sessiz Bir Barış
Çorba kaynarken evin içi o tanıdık kokuya büründü. Cem kaşığı eline aldı, bir yudum içti. “Gerçekten mükemmel olmuş,” dedi.
Ayşe başını kaldırdı. “Sıcak mı koyayım dedin, soğuk mu?”
Cem gülümsedi: “Sen nasıl koyduysan öyle doğruymuş.”
O an, konu sadece çorba değildi. Her ilişkide olduğu gibi, biri akılla yaklaşmıştı, diğeri kalple. Ama o tencerede ikisi de buluşmuştu. Belki de mutluluk buydu: farklı düşünmek ama aynı tencerede kaynamayı başarabilmek.
Forumdaşlara Bir Söz
İşte forumdaşlar, yoğurt çorbasına sıcak su mu konur, soğuk su mu konur diye başlayan bu hikâye, belki de aslında “hayata nasıl yaklaşırız?” sorusunun cevabını arıyor.
Kimimiz Cem gibi, hemen çözüm ararız. Hatalardan kaçınmak için hesap yaparız, denge kurarız.
Kimimiz Ayşe gibi, hissederiz. Zamanın, ısının, kalbin nabzını dinleriz.
Ama günün sonunda çorba da, hayat da aynı şey ister: sabır, özen, sevgi.
Yoğurt kesilmesin diye yavaşça karıştırırsın ya hani… Belki ilişkiler de böyle kurtulur, belki de insanlar birbirini bu şekilde anlar.
Siz Ne Dersiniz Forumdaşlar?
Sizce yoğurt çorbasına sıcak su mu konur, soğuk mu?
Yoksa mesele suyun sıcaklığı değil, kimin elinin değdiği midir?
Kim bilir, belki de her evin çorbası kendi hikâyesini anlatıyordur.
Belki siz de bir akşam, bir tencerenin başında, geçmişiyle barışan bir çorbanın kokusunu duyarsınız.
Haydi, siz de anlatın forumdaşlar…
Anneniz nasıl yapardı, siz nasıl yapıyorsunuz?
Belki bir tarifle başlarız ama sonunda birbirimizi anlarız.
— Sonuç mu?
Yoğurt çorbasına ister sıcak su koyun ister soğuk; önemli olan tencereye biraz sevgi katmayı unutmamak. Çünkü bazen en güzel kıvam, akıl ve kalp birlikte karıştırıldığında tutar.