Onur
New member
Bir Diş Eti Hikâyesi: Kesikten Sonra Hayat Başlar mı?
Forumdaki herkese merhaba,
Bu satırları yazarken ağzımda hâlâ o keskin nane tadı var. Dün akşam, hayatımda ilk kez “diş eti kesilmesi” denen o tıbbi ama aslında oldukça insani deneyimi yaşadım. Evet, kulağa ürkütücü geliyor — ama hikâyemi dinlerseniz, belki siz de benim gibi “iyileşme” kavramına başka bir gözle bakarsınız.
---
1. Bölüm: Kliniğin Soğuk Işığında Başlayan Yolculuk
O gün diş hekimi koltuğuna oturduğumda, beyaz önlüğün ardındaki doktor Selim Bey’in sakin sesi odayı dolduruyordu.
“Biraz basınç hissedeceksiniz,” dedi.
O “biraz” kelimesi, Türk tıp tarihinin en hafife alınan kelimesidir herhalde.
Yanımda arkadaşım Elif vardı. O, empatisiyle bilinen bir sosyal hizmet uzmanıydı. Ellerini dizlerine koymuş, sessizce bana güç vermeye çalışıyordu.
Selim Bey’in her hareketi stratejikti. Kafasında adeta bir savaş planı vardı: neşter nereden girecek, dikiş nasıl atılacak, hangi antiseptik nerede kullanılacak…
Elif ise bambaşka bir cephedeydi: “Derin nefes al, güzelim,” diyordu. “Bedenin seni koruyor.”
İşte o an fark ettim: Erkeklerin çözüm odaklı stratejileriyle kadınların duygusal sezgileri, aslında aynı amaca hizmet ediyordu — iyileşmek.
---
2. Bölüm: Diş Eti Kesildikten Sonra Ne Olur? (Gerçekler ve Yanılgılar)
Kesimden sonra ilk birkaç saat “sadece sızı” sanıyorsunuz. Ama aslında bu, vücudun kendini yeniden kurma sürecidir. Dokular bir orkestra gibi çalışır; trombositler, fibrin, lökositler… Her biri sahneye sırayla çıkar.
Selim Bey bana şöyle dedi:
“İlk 24 saat buz kompresi, tuzlu suyla yumuşak gargara, sigara kesinlikle yok.”
Bu kadar basit görünse de, diş eti kesimi aslında tarihsel olarak bile bir dönüm noktasıdır. 19. yüzyılda Avrupa’da diş eti ameliyatları ölümle sonuçlanabiliyordu. Enfeksiyon kontrolü, antisepsi ve modern diş hekimliğinin yükselişi, tıbbın toplumsal ilerleyişini simgeler. Yani, bugün bizim rutin sandığımız o küçük operasyon, aslında insanlık tarihinin bir lüksüdür.
Peki biz ne yapıyoruz? Genellikle “acıyı geçsin” diye sabırsızlanıyoruz.
Oysa Elif’in dediği gibi:
“Bazen kesmek, iyileşmenin başlangıcıdır.”
---
3. Bölüm: Kadınların Şefkati, Erkeklerin Stratejisi – Aynı Masada
O akşam ben kanlı pamukları değiştirirken Elif, mutfakta papatya çayı demliyordu.
Selim Bey arayıp “dikişlere dokunma, vücut kendi işini bilir” dediğinde, Elif “duydun mu, bak vücudun seni koruyor” diye yine tekrarladı.
İkisi de haklıydı.
Biri bilgiyle, diğeri sezgiyle konuşuyordu.
Forumda belki siz de fark etmişsinizdir: Diş eti kesimiyle ilgili yazıların çoğu ya tamamen teknik (ilaç, antiseptik, dikiş) ya da tamamen duygusal (acı, korku, moral). Ama gerçek, bu iki uç arasında bir yerde duruyor.
Kadınların ilişkisel empatisi, erkeklerin stratejik analiziyle birleştiğinde, tedavi sadece bedensel değil; ruhsal bir iyileşmeye de dönüşüyor.
---
4. Bölüm: Toplumsal Perspektif – Ağrının Kültürel Yüzü
Diş eti kesimi, sadece tıbbi bir olay değil; kültürel bir deneyimdir.
Bizim toplumda “diş ağrısı” çoğu zaman bastırılır. “Geçer ya,” denir. Çünkü dayanmak, özellikle erkeklik algısında, güçle eş tutulur.
Kadınlar ise genellikle ağrıyı paylaşır, konuşur, birbirine tarif verir. Bu yüzden forumlar kadın sesleriyle doludur.
Bu fark, aslında bakımın cinsiyetlendirilmiş tarihine dayanır.
19. yüzyılda hemşirelik kadınların alanıyken, cerrahlık erkeklerin işiydi. Bugün hâlâ o ayrımın yankılarını hissediyoruz.
Ama artık şunu söyleyebiliriz:
Diş eti kesildikten sonra pansuman yapan el de, dikiş atan el de aynı amacı taşır — iyiliği yeniden inşa etmek.
---
5. Bölüm: Kesiğin Öğrettikleri – Korkudan Bilince
Üçüncü günün sabahı, aynaya baktım. Şişlik azalmıştı ama ben başka bir şey fark ettim:
Korkum geçmişti.
O küçük kesi, bana bedenimin ne kadar bilge olduğunu göstermişti.
Selim Bey’in bilimsel yöntemiyle Elif’in duygusal desteği birleşince, bir “iyileşme ekosistemi” doğmuştu.
Ve ben artık sadece bir hastadan ibaret değildim; kendi sürecimin tanığıydım.
Bu yüzden buraya yazmak istedim. Çünkü belki siz de bir gün diş eti kesimi yaşarsınız.
O an korkmayın.
Unutmayın ki, her kesi bir yeniden doğuşa açılan kapıdır.
---
6. Bölüm: Forumda Paylaşmak – Birlikte İyileşmek
Diş eti kesildikten sonra ne yapılır?
Evet, tıbben:
- 24 saat buz uygulaması,
- Yumuşak gıdalar,
- Tuzlu su gargarası,
- Ve sabır.
Ama ruhen?
- Şefkat,
- Bilgi,
- Dayanışma.
Forumun gücü burada: Her biri kendi hikâyesini anlatan, ama aynı acıyı farklı dillerde dile getiren insanlar.
Belki senin diş etin kesilmedi ama hayat bir yerinden seni de kesmiştir.
Peki sen o yaranı nasıl sardın?
---
Son Söz: Bilim, Şefkat ve İnsanlık Arasında
Bir diş eti kesimi… Basit gibi görünür.
Ama o küçücük kesi, insanın hem bedenini hem kültürünü anlatır.
Erkekler çözüm bulur, kadınlar his kurar.
Ve biz, bu ikisinin ortasında, insan olmanın karmaşık güzelliğini yaşarız.
Belki de diş eti kesildikten sonra yapılacak en önemli şey, sadece gargara yapmak değil; kendi iç sesimizi dinlemektir.
---
Kaynak notu:
Bu yazı, diş eti cerrahisi üzerine yapılan güncel araştırmalardan (Örn. Journal of Periodontology, 2022) ve klinik psikoloji alanındaki “iyileşme süreçlerinde cinsiyet temelli farkındalık” çalışmalarından esinlenilmiştir.
Forumdaki herkese merhaba,
Bu satırları yazarken ağzımda hâlâ o keskin nane tadı var. Dün akşam, hayatımda ilk kez “diş eti kesilmesi” denen o tıbbi ama aslında oldukça insani deneyimi yaşadım. Evet, kulağa ürkütücü geliyor — ama hikâyemi dinlerseniz, belki siz de benim gibi “iyileşme” kavramına başka bir gözle bakarsınız.
---
1. Bölüm: Kliniğin Soğuk Işığında Başlayan Yolculuk
O gün diş hekimi koltuğuna oturduğumda, beyaz önlüğün ardındaki doktor Selim Bey’in sakin sesi odayı dolduruyordu.
“Biraz basınç hissedeceksiniz,” dedi.
O “biraz” kelimesi, Türk tıp tarihinin en hafife alınan kelimesidir herhalde.
Yanımda arkadaşım Elif vardı. O, empatisiyle bilinen bir sosyal hizmet uzmanıydı. Ellerini dizlerine koymuş, sessizce bana güç vermeye çalışıyordu.
Selim Bey’in her hareketi stratejikti. Kafasında adeta bir savaş planı vardı: neşter nereden girecek, dikiş nasıl atılacak, hangi antiseptik nerede kullanılacak…
Elif ise bambaşka bir cephedeydi: “Derin nefes al, güzelim,” diyordu. “Bedenin seni koruyor.”
İşte o an fark ettim: Erkeklerin çözüm odaklı stratejileriyle kadınların duygusal sezgileri, aslında aynı amaca hizmet ediyordu — iyileşmek.
---
2. Bölüm: Diş Eti Kesildikten Sonra Ne Olur? (Gerçekler ve Yanılgılar)
Kesimden sonra ilk birkaç saat “sadece sızı” sanıyorsunuz. Ama aslında bu, vücudun kendini yeniden kurma sürecidir. Dokular bir orkestra gibi çalışır; trombositler, fibrin, lökositler… Her biri sahneye sırayla çıkar.
Selim Bey bana şöyle dedi:
“İlk 24 saat buz kompresi, tuzlu suyla yumuşak gargara, sigara kesinlikle yok.”
Bu kadar basit görünse de, diş eti kesimi aslında tarihsel olarak bile bir dönüm noktasıdır. 19. yüzyılda Avrupa’da diş eti ameliyatları ölümle sonuçlanabiliyordu. Enfeksiyon kontrolü, antisepsi ve modern diş hekimliğinin yükselişi, tıbbın toplumsal ilerleyişini simgeler. Yani, bugün bizim rutin sandığımız o küçük operasyon, aslında insanlık tarihinin bir lüksüdür.
Peki biz ne yapıyoruz? Genellikle “acıyı geçsin” diye sabırsızlanıyoruz.
Oysa Elif’in dediği gibi:
“Bazen kesmek, iyileşmenin başlangıcıdır.”
---
3. Bölüm: Kadınların Şefkati, Erkeklerin Stratejisi – Aynı Masada
O akşam ben kanlı pamukları değiştirirken Elif, mutfakta papatya çayı demliyordu.
Selim Bey arayıp “dikişlere dokunma, vücut kendi işini bilir” dediğinde, Elif “duydun mu, bak vücudun seni koruyor” diye yine tekrarladı.
İkisi de haklıydı.
Biri bilgiyle, diğeri sezgiyle konuşuyordu.
Forumda belki siz de fark etmişsinizdir: Diş eti kesimiyle ilgili yazıların çoğu ya tamamen teknik (ilaç, antiseptik, dikiş) ya da tamamen duygusal (acı, korku, moral). Ama gerçek, bu iki uç arasında bir yerde duruyor.
Kadınların ilişkisel empatisi, erkeklerin stratejik analiziyle birleştiğinde, tedavi sadece bedensel değil; ruhsal bir iyileşmeye de dönüşüyor.
---
4. Bölüm: Toplumsal Perspektif – Ağrının Kültürel Yüzü
Diş eti kesimi, sadece tıbbi bir olay değil; kültürel bir deneyimdir.
Bizim toplumda “diş ağrısı” çoğu zaman bastırılır. “Geçer ya,” denir. Çünkü dayanmak, özellikle erkeklik algısında, güçle eş tutulur.
Kadınlar ise genellikle ağrıyı paylaşır, konuşur, birbirine tarif verir. Bu yüzden forumlar kadın sesleriyle doludur.
Bu fark, aslında bakımın cinsiyetlendirilmiş tarihine dayanır.
19. yüzyılda hemşirelik kadınların alanıyken, cerrahlık erkeklerin işiydi. Bugün hâlâ o ayrımın yankılarını hissediyoruz.
Ama artık şunu söyleyebiliriz:
Diş eti kesildikten sonra pansuman yapan el de, dikiş atan el de aynı amacı taşır — iyiliği yeniden inşa etmek.
---
5. Bölüm: Kesiğin Öğrettikleri – Korkudan Bilince
Üçüncü günün sabahı, aynaya baktım. Şişlik azalmıştı ama ben başka bir şey fark ettim:
Korkum geçmişti.
O küçük kesi, bana bedenimin ne kadar bilge olduğunu göstermişti.
Selim Bey’in bilimsel yöntemiyle Elif’in duygusal desteği birleşince, bir “iyileşme ekosistemi” doğmuştu.
Ve ben artık sadece bir hastadan ibaret değildim; kendi sürecimin tanığıydım.
Bu yüzden buraya yazmak istedim. Çünkü belki siz de bir gün diş eti kesimi yaşarsınız.
O an korkmayın.
Unutmayın ki, her kesi bir yeniden doğuşa açılan kapıdır.
---
6. Bölüm: Forumda Paylaşmak – Birlikte İyileşmek
Diş eti kesildikten sonra ne yapılır?
Evet, tıbben:
- 24 saat buz uygulaması,
- Yumuşak gıdalar,
- Tuzlu su gargarası,
- Ve sabır.
Ama ruhen?
- Şefkat,
- Bilgi,
- Dayanışma.
Forumun gücü burada: Her biri kendi hikâyesini anlatan, ama aynı acıyı farklı dillerde dile getiren insanlar.
Belki senin diş etin kesilmedi ama hayat bir yerinden seni de kesmiştir.
Peki sen o yaranı nasıl sardın?
---
Son Söz: Bilim, Şefkat ve İnsanlık Arasında
Bir diş eti kesimi… Basit gibi görünür.
Ama o küçücük kesi, insanın hem bedenini hem kültürünü anlatır.
Erkekler çözüm bulur, kadınlar his kurar.
Ve biz, bu ikisinin ortasında, insan olmanın karmaşık güzelliğini yaşarız.
Belki de diş eti kesildikten sonra yapılacak en önemli şey, sadece gargara yapmak değil; kendi iç sesimizi dinlemektir.
---
Kaynak notu:
Bu yazı, diş eti cerrahisi üzerine yapılan güncel araştırmalardan (Örn. Journal of Periodontology, 2022) ve klinik psikoloji alanındaki “iyileşme süreçlerinde cinsiyet temelli farkındalık” çalışmalarından esinlenilmiştir.